1 Mayıs kutlandı.Cumhuriyet Halk Partisi Kastamonu İl Başkanlığı tarafından 1 Mayıs için “Ya Adalet Ya Sefalet”adlı yürüyüş düzenlendi.Ardından ise Cumhuriyet Meydanı’nda program gerçekleştirildi.Programa bir çok sendika ve dernek siyasi parti başkanları katıldı.Program saygı duruşu ardından istiklal Marşının okunması ile başladı.
Eğitim İş Şube Başkanı Ahmet Tevfik Bal 1 Mayıs konuşması yaptı;”Her yıl 1 mayıslarda tüm dünyamızda ve ülkemizin bir çok yerinde oldugu gibi emekçiler olarak emek dostları ile birlikte sesimizi duyurmak,haklarımızı taleplerimizi ve sorunlarımızı dile getirmek birligimizi dayanışmamızı güçlendirmek için Kastamonuda’da alanlardayız.Kastamonu’da bugüne kadar birçok kez 1 Mayıs kutlamaları yapıldı.Bu kezde,sizlerin eşşiz ve değerli destegi ile emekçilere yakışır bir kutlama gerçekleştiriyoruz.Sagolun varolun”dedi.
Tevfik Bal Ardından devam ederek;”Kardeşler,yurttaşlar, günümüzde emperyalizmin en arsız güçsüz küstah açgözlü ve son derece saldırgan oldugu bir dönem yaşıyoruz.Emperyalist fikrinin birlik lideri ABD son derece patavatsız bir şekilde ülkelere tehditler savuruyor.Ülkelerden açık açık topraklarının yanı sıra yer altı ve yer yüzü zenginliklerini istiyor.Ortadoğuda tüm dünyanın gözü önünde Gazze’de İsrail tarafından yapılan soykırıma açık destek veriyor.Gazze’de masum ve savunmasız Filistin halkına yapılan soykırım karşısında ABD ve Batılı devletlerin tutumu Demokraside insan hakları şampiyonu maskelerini düşürmüştür.İki yüzlügünü bir kez daha açıga vurmuştur.Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliginde, empeyalizme karşı ilk savaşı vermiş ve ilk zaferi kazanmış bir ulus olarak Emperyalizme karşı daima mazlumların yanında dayanışma içindeyiz.Ülkemizin bağımsızlıgı egemenligi bizler için emekçiler için herşeyin üstündedir.Bölgemize sınırlar yeniden dizayn edilmek isteniyor bu Türkiye içinde büyük bir tehdittir.İktidarın Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün temellerini attıgı bağımsızlıkçı ve başka ülkelerin eğemenligine saygı politikasını terk etmesi kimlikçi ne Osmanlıca hayallerle izledigi politikanın iflas ettigini görüyoruz.Bu politikalar ülkemize ulusumuza ve biz emekçilere ağır ekonomik ve sosyal maliyetler getirmiştir.Bugün yaşadıgımız ekonomik sorunların enflasyonun işsizligin pahalılıgın geçim sıkıntısının nedenlerinden biride budur.Kardeşler,yurttaşlar,bir kriz dönemimde yaşıyoruz.Bu kriz sadece ekonomik bir kriz degil demokrasimiz adalet ve hukuk sistemimizde kriz içinde.Biz emekçiler için demokrasi adalet hukuk soludugumuz hava içtigimiz su gibi yaşamsaldır.Büyük Atatürk demokrasiyi tanımlarken;”Yönetenlerin yönetilenler tarafından değerlendirilmesidir”diyor.Yani,demokrasi sadece seçimde sandıktan ibaret degil.Yönetenler nasıl denetlenir hukukla bagımsız yargıyla özgür basınla örgütlenme ifade toplantı ve gösteri hak ve özgürlükleri ile yani yönetenlerin yönetilenlere hesap vermesiyle,ne yazıkki bugün denetimsiz tekli bir yönetim tarzı ile karşı karşıyayız.Yargı bagımsız degil saraylardaki girişlere baktıgımızda adeta siyasi rakipleri sindirmek için bir araç olarak kullanılmaya çalışılıyor.Hukukun en temel ilkeleri görmezden geliniyor.Basının büyük bir bölümü tek sesli, toplantı, gösteri yürüyüşleri, anayasaya yasalara ragmen engelleniyor.Şiddetle bastırılmaya çalışılıyor.yapılan bu uygulamaları kabul etmek mümkün degildir.”
Şube Başkanı Ahmet Tevfik Bal, “Kardeşler, yurttaşlar biz emekçiler sendikalar bu hak ve özgürlükler olmadan sesimizi nasıl duyuracagız? Haklarımızı nasıl arayacagız?.onun için degerli emekçi kardeşlerim cumhuriyetimize demokrasiye hak ve özgürlüklerimize sahip çıkacagız.1 Mayıs’ta alanda olmak yerine salonda olmayı tercih eden sendikalarada buradan sesleniyorum;Alanlardan çekilmeyin! biz emekçiler alanlara sıgmıyoruz salonlara hiç sıgmayız.Adalet, Hak, Hukuk özgürlük en çok toplumun büyük bir çogunlugunu oluşturan biz emekçiler için gereklidir.Adalet olmadan ekmek olmaz o yüzden emekçiler olarak cumhuriyetimize demokrasiye hak ve özgürlüklerimize sonuna kadar sahip çıkacagız.Cumhuriyetimizi demokrasimizi hak ve özgürlüklerimizi sokakta bulmadık onu korumasınıada biliriz.Kardeşler Yurttaşlar yanlış ekonomi politikalarının ekonomiye yapılan siyasi tercihlerin sonucu olarak ağır bir ekonomik kriz içindeyiz. Hayat pahalılıgı enflasyon farkı büyüdü resmi rakamlarla gerçek rakamlar birbirini tutmuyor. Gerçek enflasyon resmi enflasyonun neredeyse 2 katı. Tüik’in yalancılıgı artık herkesin alay konusu oldu.işçilerin memurların emeklilerin esnaf ve çifçilerin yani emegiyle alın teri ile geçinenlerin gelirleri her geçen gün güneş görmüş kar gibi eriyor.günümüzde çalışanların içinde asgari ücretle çalışanlar büyük bir orana ulaştı.Asgari ücret Türk işin ve Birleşik Kamu İşin yaptıgı son araştırmaya göre açlık sınırının altında kaldı.Açlık sınırı şuanda 25 bin lira civarında. Değerli arkadaşlarım emeklilerimizi açlığa ve sefalete mahkum ettiler.Üstüne kamu çalışanlarının maaşları ve ücretleri yoksulluk sınırının çok çok altında ev sahibi olmak ailecek tatile gitmek adeta hayal oldu.Sağlık hizmetlerine ulaşım son derece zorlaştı,paranız varsa sağlık hizmetinden yararlanabiliyorsunuz.Okul çağındaki çocuklarımızın büyük bir kısmı aç, il merkezlerindeki okullarımız adeta insan silosuna döndü.İşsizlik ağır bir kronik sorun.Türkiye’de birçok insan iş bulma umudunu kaybettiği için iş aramaktan vazgeçiyor.İktidarda bunu iş arayanlar azaldığı için işsizlik oranı azaldı diye müjdeliyor.halbuki insanların gelecegi karartılmış umutları kırılmış. Türkiye’de en genci olarak ifade edilen ne eğitimde ne istihtamda olan gençlerin sayısı 15-24 yaş arasında geçen yıl 2 milyon 100 bin civarına çıkmış.15 29 yaşı aldıgımızda da 4 buçuk milyonun üzerinde osd ülkeleri arasında en genci olanlara bakıldıgında Türkiye ilk sıralarda yer almaktadır.Ülkenin en verimlileri olan gelecegi olan umudu olan gençler umudun hayatın dışına itilmektedir.Çalışanlar içinde bir yandan iş güvencesi azalmaktadır.bütün bunlar olurken ülkenin zengin kaynakları yandaşlara ölçüsüzce aktarılıyor.İşe girmede kayırmacagılıgın alası Mülakat uygulamaları yetenekli gençlerimizi eliyor.Onların umutlarını kırıyor.bir çok gencimiz bu yüzden hayatına son veriyor.Kardeşler, yurttaşlar Türkiye bulunan 16 milyon 800 binden fazla işçinin yanlızca %14 sendikalı bu işçilerin çoğuda kamuda çalışan işçiler özel sektörde çalışan işçilerede sendikalaşma oranı sadece %7,15 Türkiye’de neden böyle anayasa yasalar ve uluslararası sözleşmelere ragmen sendikal örgütlenme hakkı engellenmektedir.sendikalaşmaya çalışan emekçiler işsizlige mahkum edilmektedir.Emekçiler olarak yaşadıgımız sorunların nedenlerinden birede budur beslenme ve barınma bu gibi temel ihtiyaçlarımızın karşılanmaması durumuyla yüz yüzeyiz.Peki degerli kardeşlerim bu durumun sorumlusu kimler,bu krizi sizmi yarattınız?Krizin sorumlarılarını biliyoruz hepinizde biliyorsunuz.”dedi varolan krize deginerek sorunların kimin yarattıgını biliyorusunuz diyerek sözlerini ilerletirken,tasarufa ve kamudaki istihdamı azaltma egitimi ve hizmetleri kötüleştirmeye gidiyorlar diyerek sözlerine sonlandırdı.
sonrasında sendika başkanları ve siyasi parti liderleri Kastamonu Belediye Başkanı Hasan Baltacı sahneye çıkarak söz aldı.
İlk Sözü Alan Hasan Baltacı şu ifadelerde bulundu;”Öncelikle değerli başkanıma çok teşekkür ediyorum. Nezaketi için de çok teşekkür ediyorum. Ama bir hususun bilinmesini çok isterim. Değerli başkanım biz konuk değiliz. Mücadelenin sahibi, sizlerin yol arkadaşı ve buranın asli unsuruyuz, birleşenleriyiz. Ben işçi arkadaşlarımın, emekçi arkadaşlarımın, memurların, gençlerin, kadınların, sevgili çocukların 1 Mayıs Emek Mücadele ve Dayanışma Bayramını kutluyorum. Hoş geldiniz sefa getirdiniz. Bir yıldır birlikte görev yaptığımız, bu şehrin kaldırımlarına, sokaklarına, caddelerine, parklarına, bahçelerine, bu şehrin çocuklarına, kadınlarına, geleceğine birlikte emek harcadığımız belediyemizin değerli işçileri, değerli memur arkadaşlarım hepimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Emekleriniz için, gayretleriniz için kendim adına, şehrim adına çok çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Değerli kardeşlerim, sevgili dostlarım ömrümüzün büyük bir çoğunluğunu bu sokaklarda yürüyerek geçirdik. Ömrümüzün büyük bir çoğunluğunu birlikte mücadele ederek geçirdik. Bir gün dediler ki şeker fabrikasını satıyorlar, işçiler ayağa kalkmış. Dedik ki şeker satılamaz. Gittik birlikte yürüdük, onlara destek verdik. Soma’da yerin altında 301 insan bizim aydınlığımız için mücadele ederken hayatlarını kaybettiler. O annelerin, o eşlerin gözyaşları için mücadele ettik. Bir gün dediler ki Tekel’i kapatıyoruz. Bu Cumhuriyet’in en önemli değerlerinden birisi Tekel’i kapatıyoruz. Yürüdük, birlikte mücadele ettik. Günü geldi, ataması yapılmayan öğretmenlerimizle birlikte mücadele ettik. Günü geldi hepimizin sağlığı için görevi başında darp edilen hekimlerimiz için mücadele ettik. Günü geldi cübbesine ilik dikilmeye çalışılan, başı eğilmeye çalışılan avukatlarımız için mücadele ettik. Günü geldi, cemaat yurtlarına, tarikat yurtlarına hapsedilip hayatları karartılan çocuklarımız için mücadele ettik. 29 Ekim’ler de yürüdük, cumhuriyetin değerine sahip çıkmak için. 23 Nisan’lar da birlikteydik, ulusal egemenliğimiz için, bağımsızlığımız için. Yine bir 19 Mayıs yaklaşıyor. Tam bağımsız Türkiye için yine yürüyeceğiz, yine mücadele edeceğiz. 30 Ağustos’ta zafer için yan yana geldik. Bir gün oldu Taksim’de Gezi Parkı’nı savunmak için mücadele ettik. Günü geldi, Saraçhane’yi korumak için mücadele ettik. Kayyumlara karşı da mücadele ettik, haksızlıklara karşı da mücadele ettik. Yürüdük ve bundan gurur duyuyoruz. Şimdi bunu övünmek için anlatmıyorum. Biz böyle yaptık, yürüdük, mücadele ettik demek için anlatmıyorum. Elbette ki yolumuz çok uzun. Elbette ki daha uzun bir mücadeleyi birlikte yürüteceğiz. Bundan da korkmuyoruz, yılmıyoruz. Ama bir şeyi muhakkak belirtmem gerekiyor. Öyle bir yere geldik ki bıçak kemiğe dayandı. Bundan sonra ya hep beraber ya hiçbirimiz. Öyle tek başına kurtuluş diye bir şey yok. Öyle göreviniz ne olursa olsun, ister belediye başkanı olun, ister milletvekili olun, ister bir siyasi partinin genel başkanı olun. Kim olursanız olun. Birbirimizin koluna girmeden bu düzeni değiştirme şansı yok. Birbirimize omuz vermeden bu adaletsiz, haksız düzenin hakkından gelme şansımız yok. Bundan sonra güçlü ve erdemli bir dayanışmayı inşa edebilenler Türkiye’nin aydınlık geleceğini inşa edecektir. O yüzden bir kez daha diyorum ki ya hep beraber ya hiçbirimiz Birbirimizi yalnız bırakmak yok. İşçi, memurun koluna girecek. Memur, işçinin alın terine sahip çıkacak. Birbirimizi geride bırakmak yok. Sendikalıysanız sendikasız olanın elinden tutacaksınız. Bir öğrenci, bir ataması yapılmayan bir öğretmen sesini yükselttiğinde onun yanında olacaksınız. ‘Benim atamam yapıldı. Bana ne?’ demeyeceğiz.Türkiye’nin neresinde olursa olsun bir belediyeye seçilmiş bir belediye başkanına kayyum atanırsa hakkın yanında, adaletin yanında milletin iradesinin yanında olacağız. Başka türlü kazanma şansı yok, yaşadıklarımızı görüyorsunuz. 19 Mart’ta bu ülkenin demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecek siyasi bir darbeyle hep birlikte karşı karşıya kaldık. Gene sahip çıktık. Saraçhaneye, milletin iradesine, gençlere, kadınlara, o alın terine gene sahip çıktık. Bu siyasi darbenin bedelini tüm Türkiye’ye ödetmeye çalışanlara karşı mücadele etmeye de devam edeceğiz. Ne zamana kadar? Her şey güzel olana kadar. Her şey güzel olana kadar bu meydanlardan, bu sokaklardan ayrılmak yok. Hakkımızı alacağız. Ne diyor hepimizin sevgilisi, kardeşi, yoldaşı, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu ‘Hak yemem, hak da yedirtmem’ diyor. Kimsenin hakkında gözümüz yok. Ama birisi de bizim hakkımıza göz dikerse bir adım geri atarsak namerdiz. Bir adım da geri atmıyoruz. Şimdi diyorlar ki efendim yargı bir karar verecek. Şöyle olacak, böyle olacak. Deliller toplanacak, iddianameler hazırlanacak, işte bilmem ne olacak falan. Ben kendi görüşümü açık yüreklikle sizlerle paylaşmak istiyorum. Yargı bağımsız olur mu, olmaz mı? Onu bilmiyorum. Ama bir ülkenin yargısından, cumhuriyetin yargısından beklediğimiz bir şey var. Buraya vicdana bağlı ol, akla bağlı ol, adalete bağlı ol. Başka hiçbir şeye bağlı olma. Hiçbir çıkar gücüne, hiçbir çıkar çevresine ve hiçbir iktidarın arkasında hizalanma. Bak 19 Mart’taki o siyasi darbenin, o siyasallaşmış yargının yaptığı darbenin bedelini hepimiz ödüyoruz. Sadece o günden sonra bu ülkenin Merkez Bankası’ndan 45 milyar dolar, hepimizin alın teri, çocuklarımızın geleceği buharlaştı gitti. O günden sonra faizi düşüreceğiz diyenler 3,5 puan daha faizi arttırdılar. Hala o faizin bedelini ödüyoruz. Türkiye bu iktidarın 23 yılında bütün alın terini, emeğini faize gömdü. Eğer birlikte mücadele etmezsek bu da devam edecek. Bir gün gelecek bu yolsuz ve haksız düzeni hep birlikte değiştireceğimize inanıyorum. Gün uzun, önümüzdeki mücadele sert, yolumuz uzun. Ama pes etmek yok. Birlikte başaracağız, birlikte kazanacağız. Buradan hepimiz adına, hak adına, adalet adına, özgürlük adına, milletin iradesi adına Silivri’de bizim için bedel ödeyen değerli yoldaşım Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına saygılarımı, sevgilerimi iletiyorum ve nerede olursa olsun hiç kimsenin yalnız olmadığını bu meydanda bir kez daha belirtmek istiyorum. Ya hep beraber ya hiçbirimiz. Ama sonucunda her şey güzel olacak. Biz kazanacağız. Emek kazanacak, adalet kazanacak. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum
Hemen ardından söz alan Zafer Partisi Kastamonu İl Başkanı Özcan Büyükşen; “Bizler biliyoruz ki. Bir devletin büyüklüğü ve itibarı, o devletin işçisine, çiftçisine, memuruna verdiği değerle ölçülür. Geldiğimiz noktada ülkemizde emeğin değer görmediği, adaletin susturulduğu, liyakatin bir kenara itildiği bir Türkiye manzarası görüyoruz. Türk işçisi geçinemiyor, genç işsizler geleceksizliğe mahkûm ediliyor, emekliler açlık sınırının altında yaşam savaşı veriyor. Büyük Türk milletinin hak etmediği ve kabul etmeye zorlandığı böyle bir düzeni içimize sindirmemizi kimse beklemesin. Biz Atatürk çizgisinde Türk milliyetçileri, emeği kutsal biliriz. Çünkü bu vatanın tapusu, sadece savaş meydanlarında değil, tarlada, fabrikada, tezgâhta alın teriyle yazılmıştır. Ve soruyoruz. Hak ettiğini alamayan işçi nasıl özgür olur? Torpille iş bulanların olduğu bir düzende, hakkıyla çalışan nasıl adalet bulur? Adaletin zengin için başka, yoksul için başka işlediği yerde nasıl huzur olur? Zafer Partisi olarak söz veriyoruz, Türk Milleti’nin emekçisini ezdirmeyeceğiz. Alın terini baş tacı eden bir düzeni yeniden inşa edeceğiz. Liyakatsizliğe, adaletsizliğe, haksızlığa son vereceğiz. 1 Mayıs vesilesiyle bir kez daha haykırıyoruz, emeğin ve adaletin olmadığı bir Türkiye, Türk Milleti için bir esaret düzenidir. Böyle bir düzeni kabul etmiyoruz. Zafer Partisi olarak her zeminde alın terinin, emeğin ve emekçinin yanında olmaya ve bunun için gereken mücadeleyi yapmaya söz veriyoruz. Yaşasın Türk işçisi. Yaşasın hak, hukuk ve adalet mücadelesi. Ne Mutlu Türk’üm Diyene. Hepinizi saygıyla selamlıyorum”
CHP İl Başkanı Dilek İlke Karabacak ise şunları söyledi; “Selam olsun topraktan öğrenip kitapsız bilene. Selam olsun dünyayı ellerinin üzerinde döndürene. Selam Olsun emekçi halkımıza. Selam olsun emek mücadelesine omuz veren gençlere, öğrencilere. Selam olsun ekmek ve gül mücadelesini birlikte ören kadınlara. Umut sizsiniz, emek sizsiniz bir araya geldiğinizde hiçbir kudret duramaz önünüzde. Bu memleketin sahibi esas efendisi sizlersiniz. Saray rejimi, halkın 31 Mart zaferinin ardından korku ve panikle, zorla irade üretme çabasına girişmiş, halkın yüz çevirdiğini anladığında ise 19 Mart Darbesiyle halkın iradesini gasp etme cüretini göstermiştir. İşsizliğe, güvencesiz çalışma koşullarına, geleceksizliğe, hukuksuzluğa mahkûm edilen geniş ve yoksul halk kesimleri, iradesinin gaspına ses yükseltmiş kitlesel eylemlerle meydanlarda buluşmuştur. Halkımız ‘Ya sefalet Ya Adalet ‘ demiş, sefalete mahkum edildiği sömürü düzeni karşısında adaletin safında bir arada durmuştur. 19 Mart darbesi dört başı mamur bir şekilde hayata geçirilememişse, bu sayededir. Öfkesine birlikte sahip çıkan emekçi halkın, hesabı birlikte ödetme kararlılığı sayesindedir. Sarayın sofrası her gün daha da büyürken halkın sofrası küçülmüş, mutfağı boş kalmıştır. Ücretlilerden alınan gelir vergisiyle yandaş müteahhitlere ihale üstüne ihale verilirken milyonların alın teriyle dönen bu çark, sadece bir avuç zengini beslemektedir.Bu düzen halkın değil, sarayın düzenidir. Bu memlekette emeğin kaderi, sarayda oturan tek bir adamın insafına bırakılmışsa; bu düzende adalet yalnızca saraya çalışıyorsa; ekmek, alın teriyle değil yandaşlıkla pay ediliyorsa işte o zaman, ‘Ya adalet ya sefalet’ diyerek birlikte direnmekten başka bir çaremiz yoktur.Bugün işçinin, emeklinin, memurun, kadının, gencin verdiği mücadele bir ücret mücadelesi değil, yaşam mücadelesidir. Bu düzen yalnızca cüzdanımıza değil, özlük haklarımıza değil, insan onuruna saldırmaktadır. İnsanca yaşam, ancak adaletin, özgürlüğün ve halk iradesinin egemen olduğu bir düzende mümkündür. kalsın benim dâvam dîvana kalsın’ demiş ozan ‘o dîvan sensin artık çünkü bıçak kemikte.’ Bizler bu ülkenin fabrikalarında, tarlalarında, sokaklarında, limanlarında, hastanelerinde, okullarında alın teri döken milyonlarız. Bizi yok sayanları tanıyoruz. Bize reva gördükleri sefalet düzenini reddediyoruz. Biz, emeğiyle yaşayanların iktidarını kurmak istiyoruz. Bu düzeni değiştirecek olan bizim irademiz, bizim mücadelemizdir. Emekçilerin payına yoksulluk, yandaş sermayenin payına ise ayrıcalık düşüren bu düzende, toplumsal eşitsizlik kader değil, iktidarın bir tercihidir. Şurası çok açık: Bu zalim iktidar karşısında sefalete teslim olamayız, olmayacağız. Hayatın her alanında adaleti hâkim kılacak ve böylece Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını tam demokrasiyle taçlandıracağız. CHP, tarihi sorumluluğuyla emeğin Türkiye’sini kurmak için tüm kadrolarıyla hazırdır”
Atatürkçü Düşünce Dernegi Başkanı Serkan Karayılan ise kısa bir açıklamada bulunarak”Değerli emekçiler,kıymetli yol arkadaşlarım,bugün burada emegin gücünü temsil eden büyük ve onur toplumundayım.Bu anlamlı kalabalığın çoşkusunu bölmemek adına konuşmamı kısa kesecegim.Bugün sadece emegimizi degil birlikteligimizi dayanışmamızı ve cumhuriyet değerlerine bağlılığım olarak konuşma yapmaktayım.Atatürk’ün her fabrika bir kaledir”sözüyle temellenen bu ülke emekle yüceldi.bizlerde emegin hakkını eşitligi adaleti ve laikligi hep birlikte korumaya devam edecegiz. 1 Mayıs kutlu olsun.Yaşasın Emek Yaşasın dayanışma yaşasın cumhuriyet.Teşekkürler” diyerek sözlerini sonlandırdı.






ASAYİŞ
05 Aralık 2025
1
Baro Başkanı Özgür Demir’den Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a Ziyaret
2353 kez okundu
2
Kastamonu’da 1 Mayıs için yürüyüş ve program düzenlendi
1905 kez okundu
3
KGC’den sözde açıklamaya yanıt
1367 kez okundu
4
Baro:”Kadınlar özgürce ve güvende yaşayana kadar, mücadelemiz sürecek”
1079 kez okundu
5
43 Yıllık Kahvehaneci Erhan Çiloğlu: “Kahvehanecilik artık bitme noktasına geldi”
938 kez okundu